“Yap” Cümlelerinin Dayanılmaz Hafifliği

çocuk | 3-10 yaş

Bugün çok basit ama çok önemli bir iletişim taktiği paylaşmak istiyorum sizlerle.

Hani çocuklarımızın gün boyunca yapmasını istemediğimiz ve onları uyardığımız davranışları vardır ya, işte o davranışlar esnasında bir durup kendimizi dinlesek, onları düzeltmek için kullandığımız cümlelerin çoğu zaman olumsuz “Yapma” cümleleri olduğunu görürürüz.

Yapma.

Evde koşma.

Dokunma.

DVD ile oynama.

Ağzın açık çiğneme.

Koltukta zıplama.

Sözümü kesme.

Dağıtma.

Duvarı boyama.

Gürültü yapma.

Acele okuma.

Burada odak noktası “yapılması istenilmeyen davranıştır”.

“Yapma cümleleri” 2 şekilde sıkıntı yaratabilir:

1- Çocuğumuzu “yapma” cümlesiyle düzelttiğimiz zaman, ne istediğimizi anlamak için çocuk tarafından iki kademeli daha uzun bir düşünce süreci gerekiyor.

Birinci kademe:

Annem ne yapmamamı istiyor?

İkinci kademe:

Yapmamamı istediği şeyin yerine ne yapmamı istiyor?

Benim bile yazarken kafam karıştı, bir de çocuklar için düşünün ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu.

Yine abarttın Ahu, bunlar çok basit komutlar, anlamayacak ne var diyebilirsiniz ama ne olur hep hatırlayalım; Çocuklar “minik yetişkinler değildir”, belki dışarıdan öyle görünüyorlar ama beyinleri öyle değil, ön korteksin gelişimini tamamlaması daha 23-25’li yaşlara kadar devam ediyor. İletişimimizi ne kadar basit, net, pozitif ve etkili tutmaya çalışırsak bu gelişim dönemini o kadar rahat geçiririz.

2 – “Neye odaklanırsak o artar”. Yapmamasını istediğimiz davranışa odaklandıkça, çocuğun da odak noktası o davranış olarak kalmaya devam edebilir.

Çözüm?

Yap” cümleleri.

“Ağzın açık çiğneme” yerine “Lütfen, dudakların değerek çiğne”.

“Sözümü kesme” yerine “Lütfen sözümü bitirmemi bekle”.

“Evde koşma” yerine “Evde yürüyerek hareket edelim”.

“Restorant’da gürültü yapma” yerine “Kısık restorant sesi, lütfen”.

“Koltukta zıplama” yerine “Bizim yatakta veya trambolininde zıplayabilirsin”.

“DVD ile oynama” yerine “Oyuncaklarınla oynayabilirsin”.

“Acele okuma” yerine “Kelimeleri tek tek oku”.

“Yamuk yazma” yerine “Harfin altı çizgiye değecek şekilde yaz”.

“Duvarı boyama” yerine “Lütfen, resim defterine boya”.

Bu şekilde, direkt olarak tek kademede yapmasını istediğimiz şeye odaklanabilir.

Ne istediğinizi çocuğunuzun yanına gidip, ona dokunarak, göz teması kurarak, sakin bir sesle, genel değil de spesifik ve net bir şekilde söylerseniz, daha uyumlu olacağına inanıyorum.

İlk uygulamaya başladığınızda bir süre alışana kadar sizi test edebilir, ama kararlılıkla devam ederseniz giderek uyumu artacaktır.

Önemli not:

Bazen “yap” ve “yapma”nın beraber kullanılmasının faydalı olduğu istisna durumlar olabilir, o da çok net sınırlar çizmemiz gereken ciddi durumlarda.

Örneğin, vurma veya fiziksel zarar verme durumları.

Bu durumda şöyle yaklaşabiliriz;

Adım 1: Sınırı hatırlatmak (Yapma bölümü)

“Vurmak yok”

Adım 2: Yerine ne yapmasını istediğimizi söylemek (Yap bölümü)

“Kızgın olduğunu görüyorum, öfkeni bana başka şekilde göster. Resim çizebilirsin, yastığa vurabilirsin, yastığa çığlık atabilirsin, balon şişirebilirsin, temiz hava alabilirsin, yüzüne su sürebilirsin, sen seç”.

Bu durumda önceden onun sakin ve keyifli olduğu bir zamanda, böyle durumlara karşı ona özel öfke kontrol araçlarına karar verebilirsiniz, kriz anında vurmak yerine bir tanesini seçmeye yönlendirebilirsiniz, çünkü o öfkenin bir yerden çıkması gerekiyor. Sadece vurma demek yeterli değil, öfkesini çıkartacak ve sakinleştirecek sağlıklı bir alternatife ihtiyacı var. Ayrı bir yazıda daha detaylı anlatmayı planlıyorum bu konuyu.

Sonuç:

Çok sevdiğim bir söz vardır İngilizce’de;

“We go where our vision is”

“Vizyonumuzda ne varsa, oraya doğru gideriz”

Çocuklarımızı istediklerimizi yapmaya teşvik etmenin en kestirme yolu, istemediklerimize pek girmeyip, direkt yerine ne istediğimizi söylemek.

Neredeyse tüm yazılarımda yazdığım gibi burada da aynı şeyi söyleyeceğim, amaç mükemmellik değil. Dilimiz o kadar alışık ki negatif cümleler kurmaya, mutlaka arada bir yerlerden kaçacaktır, benim hergün bir iki tane mutlaka kaçıyor “yapma cümlesi”. Ama fark edip kendinizi yakaladıkça, gitgide azalıyor sayıları.

Bu prensibi destekleyecek bir diğer yazım da “Evet Derken Hayır Demek”, okumadıysanız tavsiye ederim.

Son olarak söylemeden geçemeyeceğim;

Aslında bu prensip sadece çocuklarımızla değil tüm ilişkilerimize destek olacaktır. Özellikle eşinizle olan iletişiminizde çok faydasını göreceğinize inanıyorum. Genelde eşlerimize karşı biz kadınların çok dolaylı ve kapalı bir iletişim tarzı var.

Küçüklüğümüzden itibaren isteklerimizi net bir şekilde ifade etmeye teşvik edilmediğimiz için, yetişkinliğimizde de bu alışkanlığa devam ediyoruz. Ama eşlerimiz beynimizi okuyamazlar, müneccim değiller, ne istediğimizi direkt ve net olarak anlatmadığımız sürece onların da hem kafasını karıştırıyor, hem de bize destek olmaları için motivasyonlarını düşürüyoruz.

Örneğin eşinize;

“Bana hiç destek olmuyorsun” demek yerine “Pazar sabahı 11-12 arası çıkıp yürüyüş yapmak istiyorum, o saatte çocuklarla ilgilenmek için kendini ayarlar mısın? (aşkım kelimesini eklemenin de zararı olmaz) demeyi deneyebiliriz.

Sizin eşinizi tanımıyorum, belki işe yarar, belki yaramaz bilemiyorum. Tek bildiğim erkekler direkt, pozitif ve net iletişim şeklini, onların “vıdı vıdı” diye tabir ettiği uzun, dolaylı ve şikayet dolu konuşma şekline göre kat kat tercih ederler. Aslında kim etmez ki?

Sevgilerimle

Ahu