Şu Etiketleri Kopartıp Atalım Artık

çocuk | gelişim

Hani yeni bir kıyafet satın alırsınız ve ilk heyecan üzerinize giyersiniz ama bir süre sonra farkedersiniz ki bir şey rahatsız ediyordur, batıyordur, kaşındırıyordur.

Bir bakarsınız ya fiyat etiketini kopartmayı unutmuşsunuzdur o rahatsız ediyordur ya da içinde “upuzuuuunnnnnn” başka bir etiket vardır, temizleme koşullarını ve kumaşın içinde bulunan malzemeleri anlatan.

Hemen gidersiniz alırsınız elinize makası, kesersiniz etiketleri, giyersiniz tekrar yeni kıyafetinizi ve dersiniz ki “Ohhh, dünya varmış, artık rahatsız etmiyor, rahat rahat giyebilirim”.

Artık bir hafiflik duygusu vardır üzerinizde.

İşte çocuklarımızın üzerine ebeveynler olarak fark etmeden ve hatta çoğu zaman iyi niyetle diktiğimiz ama aslında onları rahatsız eden, batan, kaşındıran o kadar çok duygusal etiket var ki.

Ve bu duygusal etiketlerin onların özgüveni, uyumu, genel ruh halleri ve hatta kardeşleriyle olan ilişkileri üzerinde o kadar derin etkisi var ki.

Nasıl mı?

İki şekilde:

1 – Negatif Etiketler

2 – Pozitif Etiketler

Negatif Etiketler

Sakar, kaygılı, utangaç, çekingen, şımarık, zor, huysuz, yaramaz, iştahsız, tembel, aptal, çelimsiz, düşüncesiz, bencil, sorumsuz, dağınık, şaşkın, zayıf, şişman, uzun, kısa, problemli, duygusal, hassas, kararsız, mızmız, matematikte zayıf…

Bu kelimeler ve daha bir çoğu, zaman zaman çocuklarımıza direkt olarak söylediğimiz veya bir başkası ile onlar hakkında konuşurken kendileriyle ilgili duydukları negatif etiketler.

Çocuk kendisiyle ilgili bu kelimeleri duyduğu zaman, o kelimeyi kendiyle özdeşleştip daha da kelimeye uygun hareket eder hale gelebilir.

Örneğin, çocuğumuzu sürekli “utangaç” olarak tanımlıyorsak, o da bunu duya duya kendisinin “utangaç” birisi olduğuna inanmışsa, belki de daha sosyal olmak adına zaman içinde doğal olarak yaşayacağı gelişmeleri yaşayamayabilir veya gelişimi gecikebilir. Etiketine uygun yaşamaya devam edebilir.

Veya onu daha “sorumlu” bir kişi olmaya yönlendirmek amacıyla da olsa, ona “sorumsuz” diyorsak, çocuk kendisinde “sorumlu” olabilme kapasitesini göremez hale gelebiliyor ve sonunda hakikaten etiketine uygun şekilde “sorumsuz” bir hayat yaşamaya devam edebiliyor.

Çocuğumuza her “iştahsız” dediğimizde onun yeni yemekler deneyebilme, her “tembel” dediğimizde onun çalışkan olma, ona her “huysuz” dediğimizde onun uyumlu olabilme kapasitesini ve kendiyle ilgili inancını aslında baltalıyor oluyoruz.

Bu nedenle çocuklarımıza karşı kullandığımız kelimeleri seçerken çok dikkatli olmak gerekiyor.

Bize çok masum gelen ve onların davranışlarını düzeltmek adına kullandığımız bir kelimeyi fark etmeden karakterlerinin bir parçası zannedip ömür boyu o etiketle yaşayabiliyorlar.

Ebeveynler çocuklarının aynasıdır.

Çocuk ebeveynine baktığında aynada kendini görür ve ne görüyorsa ona inanır.

Sizin onu tanımlamak için kullandığınız kelimelere gerçekten inanır ve kendisini o etiketle bağdaştırmaya başlar.

Zamanla bu etiket o kadar kuvvetli hale gelir ki (çocuk da, ebeveyn de farkında olmadan), çocuk bu etiketleri, ergenlik ve yetişkinlik hayatına da taşıyabilir ve kendine duyduğu güven ve verdiği değer, yani özgüvenini derinden etkileyebilir.

O zaman diyeceksiniz ki, “Ben çocuğumu sürekli pozitif kelimeler ile tanımlarsam, o zaman da ona inanıp, ona göre mi yaşayacak?

İşte işin ilginç yanı burada başlıyor çünkü “Pozitif Etiketler”in de pek masum olduğu söylenemez.

Pozitif Etiketler

Uslu, terbiyeli, olgun, iştahlı, zeki, akıllı, üstün zekalı, güzel, sportif, prenses, komik, başarılı, neşeli, şirin…

Bu kelimeler ve daha bir çoğu da, zaman zaman çocuklarımıza direkt olarak söylediğimiz veya bir başkası ile onlar hakkında konuşurken kendileriyle ilgili duydukları pozitif görünen ama aslında çaktırmadan negatif etki yaratan etiketler.

Çünkü bu etiketler çocuklar üzerinde baskı hissettirir ve hep bu etikete uygun olarak davranma beklentisi yaratır.

İştahlı olarak etiketlenen bir çocuk doyduğu halde yemeye devam etmeye alışıp ileride kilo ve sağlık sıkıntıları yaşayabilir.

Zeki olarak etiketlenen bir çocuk başarısız olma riskine girmemek için kendini zorlayacak ve geliştirecek projelerden ve derslerden kaçınabilir.

Güzel olarak etiketlenen bir kız, bir sabah yüzünde bir sivilce ile uyandığında acaba kendiyle ilgili nasıl hisseder?

Uslu, terbiyeli, prenses diye etiketlenen bir çocuk, hakkını korumak için birilerine başkaldırması gereken anlarda acaba bu etiketlerinin baskısı altında yeterince kendini koruyabilir mi?

Olgun etiketiyle büyüyen bir çocuk, bu etiketin hakkını verebilmek için, üzerine gereğinden fazla sorumluluk alıp, başkalarının su istimaline açık olmaz mı? Her zaman olgun ve sorumluluk sahibi olarak tanımlanmak acaba bir iltifat mı, yoksa bir yük mü?

Yeni kıyafet örneğimize geri dönecek olursak, bir düşünün, sonuçta kıyafetiniz sentetik yerine, ipek veya kaşmir olsa, etiketi yine aynı derecede rahatsız etmeyecek mi? Yine kesip atmak istemeyecek misiniz?

İlginçtir, pozitif etiketler aynı zamanda kardeşler arasında rekabeti ve kıskançlığı da arttırabilir çünkü otomatik olarak kıyaslamaya yönlendirir.

Siz bir çocuğunuza sürekli olarak “sportif” diyorsanız, sizin niyetiniz bu olmasa bile diğer çocuk otomatik olarak kendini “sportif olmayan, çelimsiz” olarak kabul edebilir.

Mesela bir partiye gittiğinizi düşünün, bir grup arkadaşınız içinde eşiniz birisine iyi niyetle bile olsa “Saçın böyle ne güzel olmuş” dese, siz otomatik olarak kendi saçınızı düşünüp, “Acaba benimkini beğenmiyor mu, benim saçım demek ki o kadar güzel değil” diye düşünüp, iltifat ettiği insana karşı gizliden de olsa hafif bozulmaz mısınız?. Ya da eşinize içten içe bozulup, başka ilgisiz konularda ona hafif “trip” atmaz mısınız? (Haydi itiraf edin!!!)

İşte kardeş ilişkileri de bundan farklı değil.

Bir çocuk üzerine diktiğiniz bir pozitif etiket, o çocuğun üzerinde sürekli o etiketin hakkını verme baskısı yarattığı gibi, diğer kardeşin de kendini o etiketin aksi olarak görüp, hem özgüvenini zedelemesi, hem de kardeşine içten içe bozulup başka ilgisiz şeylerden acısını çıkarmasına yol açabilir.

Pozitif etiketlerin bir diğer negatif tarafı da, çocukların başkalarının onlarla ilgili düşüncelerine, yargılarına ve onaylarına karşı çok daha hassas bir hale getirmesi.

Sürekli ebeveynlerinden bu etiketleri duyarak büyüdükleri zaman, bu bir beklenti ve alışkanlık haline gelip, kendileri ile ilgili iyi hissetmek için okul, arkadaş, iş ve özel hayatlarındaki insanlardan da bunları duymaya ve onaylanmaya ihtiyaç hissedebilirler.

Duymadıkları zaman da acaba ben de bir eksik veya yanlış mı var diye kendi değerlerini sorgulayabilirler.

Peki ben o zaman çocuğuma ne diyeceğim? Hiç ağzımızı açamayacak mıyız? Çocuğuma artık iltifat da mı edemeyeceğim?

Onu deme, bunu deme, onu yapma, bunu yapma.

Çok haklısınız.

Çok mu fazla ince ayar yapıyoruz? Belki de evet.

Ama herşeyde olduğu gibi ebeveynlikde de başarı bu ince ayar gibi görünen ama çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve daha uyumlu davranışları için kritik olan bu detaylarda saklı.

Bir “insan” yetiştirmek dünyanın en hassas ve önemli sorumluluğu.

İnce ayar burada yapmayacaksak nerede yapacağız bilemiyorum.

Sonuç

Biliyorum, tüm bu bilgiler insana ilk etapta kendini “kısıtlanmış, aşırı dikkatli, temkinli ve endişeli” hissettirebiliyor.

En azından ilk başlarda bana böyle hissettirmişti.

Dilimizi “etiketsiz” hale getirme süreci kolay bir süreç değil, çünkü dilimiz alışmış bir kere.

Bu süreci şöyle düşünmek lazım. Nasıl yeni bir dil öğrenirken ilk başlarda zorlanırsınız, çok düşünerek, tartarak konuşmaya çalışırsınız hatta bu ne kadar yorar insanı. Ama pes etmeyip, hata yapsanız bile pratik yapmaya devam ettikçe zamanla artık daha az düşünerek konuşmaya başlarsınız ve doğal hale gelir.

İşte etiketsiz konuşmaya alışmak da böyle bir süreç, başta sıkıcı, zor ve yorucu.

Ama zamanla sizin diliniz değiştikçe çocuğunuzdaki farklılıkları gördüğünüz zaman “iyi ki uğraşmışım, emek vermişim” diyeceksiniz.

Arada sırada mutlaka pozitif veya negatif ağızdan birşeyler kaçacaktır…insanız.

Dert etmeyin, yeter ki kaçtığının farkında olup elinizden geldiğince tekrarlamamaya çalışın. Bu şekilde zaten etiketlerin büyük bir bölümünü temizlemiş olacak, çocuğunuzla çok daha temiz bir şekilde iletişim kuruyor olacaksınız.

Bir de bir insan, kadın ve anne olarak, kendi üzerimize yapıştırdığımız etiketler var tabii.

Sabırsız, mükemmelliyetçi, endişeli, panik, fedakar, olgun…

Kendinizi ne sıklıkta bu kelimelerle tanımlıyorsunuz?

Bu etiketlerin hakkını vermeye çalışmak size kendinizi nasıl hissettiriyor?

Bu etiketleri kopartıp üzerinizden atsaydınız neleri farklı yapardınız?

Zor sorular. Biliyorum. Ama düşünmeye değer.

Sevgilerimle

Ahu