Çocuğunuzun “Neden” diye Sormaya Başlaması Neden İyi Haber?

çocuk | gelişim

Whole-Brain Child (Bütün Beyinli Çocuk) kitabının yazarı Daniel J. Siegel’a göre, küçük çocukların, özellikle 3 yaşına kadar duygusal sağ beyin yarım küreleri egemen.

Dolayısıyla mantık, sorumluluk ve zaman kavramı onlar için pek söz konusu değil.

O anı yaşarlar ve o anda ilgilerini çeken ne varsa ona kendilerini öyle bir kaptırırlar ki, yuvaya veya oyun grubuna geç kalıyor olmanız onun için hiç bir şey ifade etmez.

Ama ne zaman ki çocuğunuz günde bin kere “Neden?” diye sormaya başlar, o zaman anlayın ki, mantıklı sol beyin yarım küresi de devreye girmeye başlamış.

Çünkü sol beynimiz, neden-sonuç ilişkilerini bilmeyi ve bunlarla bir mantık kurarak kelimelerle kendini ifade etmeyi sever.

Ortalama 2,5-3 yaşlarından itibaren de meraklı bir şekilde “Neden?” sorularını sormaya başlaması, neden-sonuç ilişkileri kurmaya çalışıyor olması, çocuğunuzun yavaş yavaş hayatına sol beyninin, yani artık mantığının da devreye girmeye başladığının göstergesi.

Bu işin iyi haber bölümü çünkü çocuğun zaman içinde mantıklı sol beyni geliştikçe, laf anlatmak ve iletişim kurmak daha kolaylaşacaktır, ki bunun tekniklerini ayrı bir yazıda paylaşacağım.

Yalnız bir de işin kötü haber bölümü var ki, o da bazı durumlarda bu “Neden?” soruları aileye baş ağrısı kaynağı olabiliyor.

Böyle durumlarda neler yapılabilir, kısa kısa değinmek istiyorum ki, aslında “Neden?” soruları çocuğun gelişimi adına kutlanması gereken çok güzel bir olay iken, stres yaratan bir durum haline dönüşmesin.

“Neden?” sorularının çok sık olmasıyla ebeveynlerin sıkılıp bunalması (günde bin kere kadar)

Bu durumda tek tavsiyem kendinize, bu soruların başlamasının, mantık ağırlıklı sol beyninin de gelişmeye başladığının işareti olduğunu ve siz bunu beslemeye devam ettikçe çocuğunuzun daha laftan anlayan ve iletişim kurması daha kolay bir çocuk haline geleceğini hatırlatmanız.

Yani bunu aslında sırf çocuğunuza değil, ebeveynliğin kolaylaşması adına kendinize de yaptığınız bir yatırım olarak görürseniz, belki sabrınız artar.

Bazı “Neden?” sorularının otoritemizi sorguluyor olması (Neden yemekden önce çikolata yiyemem ki?)

Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, ben ebeveynlikde kayıtsız şartsız otoriteye inanmıyorum.

Yani “Yemekden önce neden çikolata yiyemem?” sorusuna “Çünkü ben öyle diyorum” demek yerine, üşenmeden sabırla (tabii bu işin en zor tarafı) kendi nedenlerimi anlatmaya inanıyorum.

Yani sırf ebeveyn olduğum için bana kayıtsız şartsız itaat eden çocuklar değil (gerçi hayat ne kolay olurdu), sorgulayan, hakkını koruyan, pazarlık eden ve ikna kabiliyeti yüksek çocuklar yetiştirmek istiyorum, çünkü gerçek hayatta bu becerilere çok ihtiyaçları var.

Bu demek değil ki, her istedikleri oluyor. Asla. Ama nedenlerini anlıyorlar ve kendi nedenlerini anlatma şansları oluyor, duyulduklarını hissediyorlar.

Sonuç yine de hayır ise hayırı kabul etmek durumunda kalıyorlar.

Bu sürece alışınca çocuk (yaşla olgunluk artıyor tabii ki), hayat o kadar kolaylaşıyor ki. Dolayısıyla mümkün olan her fırsatta çocuklarınızın bu tip sorularına vakit ayırıp (tabii ki limitli bir süre) cevap vermeye çalışın derim ben.

Bizi hazırlıksız yakalayan “Neden?” soruları (Anne neden o köpek öteki köpeğin üzerinde?)

Ben konuda biraz esnek düşünüyorum. Cinsellik veya benzeri konularda yaşları ne olursa olsun, ben yaşlarına uygun anlayacakları basitlikte, hep doğru ve dürüst cevaplar vermeyi tercih ettim. Çok da faydasını gördüm. Yine de pedagoğunuza danışmanızı tavsiye ederim.

Acelemiz varken veya en olmadık zamanlarda sormaları

Bazı anlar oluyor ki gün içinde, o anda hayatı durdurup sorularıyla ilgili konuşmaya vakit olmuyor.

Bu durumlarda hızlıca geçiştirmeye çalışarak hem kendinizi stres yapmak, hem de çocuğu tatminsiz bırakmak yerine, çocuğa “enteresan bir soru, bunun hakkında uzun uzun konuşmak isterim, ama şu an evden çıkmak için hazırlanmamız gerekiyor, hadi gel bir an önce hazırlanıp, sonra arabada rahat rahat konuşalım” veya bunun gibi bir cümle ile hakikaten o an değil ama söz verdiğiniz zamanda rahat rahat konuşabilirsiniz.

Hatta o size hatırlatmadan siz hatırlayıp konuyu açarsanız, içten içe ne kadar değer ve saygı gördüğünü hissedecektir.

Bir de bilgi bazlı, merak ettikleri için sordukları tüm “Neden?” sorularının cevaplarını bilmiyor olmamız, herşeye verecek cevabımızın olmaması

2002 veya 2003 senesinde daha hamile bile değilken, “benim hayatla ilgili çok eksik bilgim var, çocuğum olmadan bu eksikleri mutlaka tamamlamalıyım, ya bana bir gün bir genel kültür sorusu sorarsa ve cevap veremezsem?” şeklinde düşünüp, Cenk’in bana “sen aklını mı kaçırdın?” bakışlarından gözlerimi kaçırarak onlarca Tübitak serisi kitaplarından almıştım.

Bugün hala o kitaplardan birinin bile kapağını açmış değilim ve hala içindeki çoğu bilgiyi de bilmiyorum.

İyi ki de bilmiyorum. Çünkü biliyor musunuz ne oldu?

Kapaklarını ben açmadım ama kızım Maya açtı. Maya yapı olarak bilgiyi ve öğrenmeyi çok sevdiği için, benim hiç bir teşvikim henüz olmadan kütüphaneden bir gün aldı ve alış o alış. Kendisine odasında ilkokulun ilk yıllarında “Bilgi Kütüphanesi” ismi verdiği bir raf yaptı ve şimdi oradan okuyup öğrendiği bilgileri bana satıyor ve benim bilmediğim bir şeyi bana öğretmenin tatminini yaşıyor. Ya da bazen beni çağırıyor yanına beraber okuyup, beraber öğreniyoruz.

Benim “bilir kişi” olmamdansa, benimle beraber yeni birşeyler öğrenmek çok daha hoşuna gidiyor.

Yani demek istediğim, çocuğunuz size cevabını bilmediğiniz bir soru sorduğunda (çok basit bile olsa), kendinizi kötü veya eksik hissetmeyin. “Bilmiyorum veya emin değilim” cevaplarıyla barış yapın.

Bu size kitaplardan veya internetten onunla araştırma yapıp, beraber öğrenme fırsatı verecek, hem beraber özel zaman geçirmiş olacaksınız, hem de çocuğunuz sizinle eşit ve aynı seviyede olmanın keyfini yaşayacak.

Son olarak da bizim ailemizde sıkça yaptığımız bir şeyi paylaşmak istiyorum sizinle.

Mümkün oldukça, çocuğunuzun sorduğu “Neden” sorularına, “Sence neden?” şeklinde soruyla karşılık vermeyi deneyin.

Böylece önce onların ne bildikleri, ne düşündükleri, nasıl bir mantık kurduklarını görme ve çocuğun iç dünyasına girme şansınız oluyor.

Bununla beraber bir sohbet açılıp çok güzel farklı fikir alışverişleri ve bakış açıları ortaya çıkıyor. Çoğu zaman çocuk düşünce şekliyle sizi şaşırtıyor.

Sorular her zaman cevaplardan daha kıymetli.

Sorular bize cevaplardan daha çok şey öğretir.

Çocuğunuz size "neden?" diye sorduğunda, evet bu belki ona bir bilgi öğretmek için güzel bir fırsattır ama onları nasıl olsa öğrenecek kitaplardan, yuvada, okulda ve çevreden.

Ama bilgi verdiğiniz kadar, bazen de onun sorularına soruyla karşılık verdiğiniz zaman, ona sorgulamayı ve daha derin düşünmeyi öğretiyor oluyorsunuz (beyin gelişimine de inanılmaz faydası var).

Soru sorma, sorgulama ve derin düşünme de maalesef bizim eğitim sistemimizin bir parçası olmadığına göre, çocuğunuzun evde size sorduğu “Neden?” soruları bunu pratik etmek için harika bir fırsat.

Fakat bu "neden, niye, niçin" tarzı soruların bir de olumsuz ters köşesi var, ona da dikkat etmekte fayda var.

Ne olduğunu merak ediyorsanız “Niye” Sorusundan Niye Kaçınmak Lazım? yazıma da beklerim.

Sevgilerimle

Ahu