Bu Yaştan Sonra Olmaz Demeden Önce Lütfen Okuyun

ebeveyn | kilolar

Ernestine Shepherd’ın hareketi veya egzersiz yapmayı sevdiği pek söylenemezdi. 56 yaşında, hayatında birgün spor yapmamış, kendi tabiriyle “uyuşuk ve vücudu sarkık” bir insandı.

Ama birgün herşey değişti.

Kızkardeşiyle bir mağazada mayo denerlerken, görüntülerine bakıp, birbirlerine gülmeye ve ardından beraber bir spor salonuna yazılıp egzersiz yapmaya başladılar.

Kısa bir süre sonra beyin ile ilgili bir rahatsızlıktan vefat eden kardeşinin ölümüyle sarsılan Ernestine, spor salonuna gitmeyi bıraktı.

Uzun bir süre kardeşinin yasını tuttuktan sonra, arkadaşlarının “kızkardeşin spora devam etmeni isterdi” demesiyle, tüm motivasyonunu toplayıp tam gaz egzersiz yapmaya başladı.

Adım adım ve yavaş yavaş zaman içinde sadece vücudunu değil, hayatını da değiştirmeye başardı.

Hergün düzenli antremanlarını yaptı ve beslenme şeklini değiştirdi.

2007 yılında 71 yaşında, dünya vücut geliştirme şampiyonu Yohnnie Shambourger’dan onu vücut geliştirme yarışmaları için çalıştırmasını istedi.

7 ay sonra katıldığı ilk yarışmada birincilik kazandı.

2010‘da 74 ve 2011’de 75 yaşında, dünyanın en yaşlı vücut geliştirme yarışmacısı olarak Guiness Rekorlar Kitabı’na geçti.

Katıldığı birçok yarışmada kendinden yaşça kat kat genç olan yarışmacıları geride bıraktı.

 

Bu hikayeyi size niye anlatıyorum?

İlla ki vücut geliştirme şampiyonasına katılın diye değil, ki hayaliniz ise neden olmasın.

Bu hikayeyi size beyninizden, kalbinizden ve ruhunuzdan şu “imkansız, hayatta olmaz, mümkün değil, çok geç, elalem ne der, zamanım yok, İngilizcem yeterli değil, yeterince güzel değilim, ben yapamam, ya başaramazsam” gibi sizi, siz fark etmeden, sinsice, o çok istediğiniz daha mutlu, huzurlu, tatmin ve başarılarla dolu bir hayata sahip olmanızı engelleyen rezalet düşünce kalıplarından kurtarmak, önünüzü açmak için anlatıyorum.

Bazı düşünce kalıpları zamanla beynimize öyle derin işler ki, onlara artık sorgusuz sualsiz inanır hale geliriz.

İşte beynimizi yeni ve bizi hayatta ileri götürecek düşünce kalıplarına alıştırmak için kanıtlar göstermek çok işe yarar.

O yüzden etrafımızda bizi motive edecek ve ilham verecek insanlar olması çok önemli.

Bu kanıt hiç tanımadığınız Ernestine gibi bir insan da olabilir, çok yakınınızdan tanıdığınız ve takdir ettiğiniz bir insan da.

Hayatlarında tatmin, başarı ve mutluluk bulmuş insanları, diğer insanlardan ayıran tek şey “DÜŞÜNCE ŞEKİLLERİ”.

Daha güzel olmaları, daha çok paralarının olmaları, eğitimlerinin daha iyi olması veya aileleri tarafından daha çok sevgi görmüş olmaları değil.

Bunların hepsi kendi kendimizi risk alarak, yeni şeyler deneyerek “ya başarısız olursam, veya ya insanlar yaptığım şeyi beğenmezse” korkusuyla harekete geçmemizi engelleyen bahaneler.

Tatmin ve mutlu insanlar, bu bahaneleri bir kenara bırakmayı ve istedikleri şeyler için korkmalarına rağmen harekete geçmeyi kendilerine öğretmiş olan insanlar.

Arzularını gerçekleştirmek için cesaretle, arada başarısızlıklara uğrasalar bile, yollarına vazgeçmeden devam eden insanlar.

Kendilerini “şartların kurbanı” değil, her yeni doğan güne “kendi şartlarımı ben kendim yaratırım” düşünce şekliyle uyanan insanlar.

Bir şeye “bu çok zor yapamam” yerine “evet zor, ama yeterince emek verip sabırla çalışmaya devam edersem başarabilirim” diyen insanlar.

Dünyada en zor şartlarla hayata başlayıp, bugün içinde sahip olduğu mutluluk ve başarıyı sıfırdan yaratan yüzlerce insan var.

Veya tam tersi, hayatına en iyi şartlarla başlayıp, aradığı mutluluk ve başarıyı bir türlü yakalayamayan milyonlarca insan var.

Aralarındaki tek fark “DÜŞÜNCE ŞEKİLLERİ”. Para, pul, yaş, zaman, eğitim, yetenek, güzellik, aile veya başka hiç birşey değil.

Çünkü düşüncelerimiz, duygularımızı, duygularımız da davranışlarımızı etkiliyor.

Düşüncemizi seçtiğimiz zaman, aslında duygularımızı ve davranışlarımızı da seçiyoruz.

HAYATIMIZIN KALİTESİ SEÇİMLERİMİZDEN İBARET.

Şartlarımızı seçemeyiz belki ama o anki şartlara karşı olan bakış açımızı seçebiliriz. Kendimizi şartlarımızın kurbanı çaresiz insanlar olarak görmek yerine, kendi şartlarımızı yaratmak için harekete geçmeyi seçebiliriz.

Ernestine’in bugünki hayatı “ŞANS” değil, kendi yaptığı bir “SEÇİM”.

56 yaşında Ernestine, kız kardeşiyle mayo denediği gün, spora başlamayı seçmek yerine “bu yaştan sonra ne fark eder daha fit olsam” deyip, kendi tabiriyle “uyuşuk” hayatına devam etmeyi seçebilirdi. Veya kız kardeşi öldükten sonra spora tekrar hiç başlamamayı seçebilirdi.

Bahanesi hazırdı.

Ama o farklı seçimler yaptı.

Hayatına ve arzularına sahip çıkmayı SEÇTİ.

Her gün sabahın köründe uyanıp antremanlarını yapmayı SEÇTİ.

Beslenme şeklini bu arzularına uygun şekilde uygulamayı SEÇTİ.

Yaşıtları gibi “aman bu yaştan sonra….” ile başlayan cümleler yerine “yaş sadece bir sayı, yeterince emek verirsem istediğim herşeyi yapabilirim” cümlelerini SEÇTİ.

Oturup ölümü bekleyerek yaşlanmak yerine, hala hayatteyken tutku ve tatmin dolu bir şekilde yaşamayı SEÇTİ.

 

Kaç yaşında olursanız olun, hayatınızda sürekli ertelediğiniz, cesaret edip başlayamadığınız veya başlayıp zorlandığınız için yarım bıraktığınız konularda hemen harekete geçmek için size Ernestine de ilham vermiyorsa kim ilham verir bilmiyorum?

Haydi lütfen bahanelerinizi bir kenara bırakın ve hayatınıza sahip çıkın.

Cesaret ve küçük küçük de olsa hergün biraz risk almak, en iyi yeni arkadaşlarınız olsun.

Korkuyla ve kendinize koyduğunuz limitlerle yaşanan hayat hapiste yaşamaktan beter.

Bir tane hayatınız var. Onu nasıl yaşamayı SEÇİYORSUNUZ?

BUGÜN, ŞU AN, ÇOCUKLARINIZA NASIL BİR ROL MODEL OLMAYI SEÇİYORSUNUZ?

Sürekli bahanelerle yerinde oturup sadece şikayet ederek zamanını harcayan mı, yoksa arzu ettiği hayatı yaşamak için cesaretle çözüm üreten, harekete geçen ve emek veren mi?

Lütfen bunun kararını yazımın bu son cümlesini okurken şu an verin. Yarın değil. 

Şimdi harekete geçme zamanı:

Adım 1: Sürekli erteleyip veya yarım bırakıp harekete geçmek istediğiniz neler var. Önce bunları boş beyaz bir kağıda dökün. Aklınızda sizi yapmadığınız için huzursuz eden neler var ise hepsini yazın. Bu bir karar olabilir, birisini aramak olabilir, bir yere başvurmak olabilir, bir yerden randevu almak olabilir, hatta birisinde özür dilemek bile olabilir.

Adım 2: Şimdi kritik bölüm burası. Bunların hepsiyle ilgili birden bire aynı anda harekete geçmeye çalışırsanız, bunalıp yarıda bırakacaksınız, garanti. İçlerinden sizin için harekete geçmesi en kolay ve sizi en az zorlayacak olan bir veya en fazla iki taneyi seçin.

Adım 3: Bilgisayarınıza ve ajandanıza önümüzdeki hafta içinde bununla ilgili ne yapmak istiyorsanız, bunun için bir zaman dilimini kaydedin. Örneğin; Pazartesi sabahı saat 10’da şu kişiyi arayacağım, şuraya gideceğim, şunu yapacağım gibi.

Adım 4: Karar verdiğiniz şeyi yapın. Yine bahanelere kapılıp yapmamışsanız, geri dönüp bu yazıyı tekrar okuyun.

Zaman içinde küçük ve kolay adımlardan, daha zor ve büyüklerine doğru gidin.

Başarılan küçük hedefler, özgüvenimizi ve motivasyonumuzu arttırarak bizi daha büyük olanlara hazırlar ve cesaret verir.

Büyük İşler Başarmanın Küçük Sırrı da yine hedeflerinizi gerçekleştirmenizde size ilham ve enerji verecek bir diğer yazım, umarım faydalı olur.

Sevgilerimle

Ahu