Ayna Nöronlar Çocuğunuzun Gelişimini Nasıl Etkiliyor?

çocuk | gelişim

Ayna nöronlar beynimizde varolan bir nöron çeşidi.

Bu nöronlar fiziksel hareketlerimizi, yüzümüzdeki ifadeleri ve duygularımızı algılayıp, beyni bunları kopyalamaya yönlendiriyorlar.

Mesela esneyen birini gördüğümüz de bizim de esnememiz hep bu ayna nöronların işi. Ben bu cümleyi yazarken bile esneme kelimesiyle beraber 2 kere esnedim.

Birisi gülerken bizim de gülümsememiz, veya karşımızda üzgün, kızgın biri varken benzer duygular hissetmemiz yine çoğunlukla bu sebepten.

Peki tüm bunların çocuğunuz ve ebeveynlikle ne ilgisi var?

Çocuğunuz da aynı şekilde ayna nöronları sayesinde etrafındakilerin hareketlerini, mimiklerini kopyalayarak pek çok şey öğreniyor. Ellerini çırpıyor, güle güle hareketi yapıyor, ce eee oyunu oynarken sizi taklit etmeyi öğreniyor, sizin duygularınızı size geri yansıtabiliyor.

Bunun da biz ebeveynler için çok net bir anlamı var. Elimizden geldiğince çocuğumuzda görmek istediğimiz davranışları öncelikle kendimizin sergiliyor olmamızın önemli.

Elbette bu demek değil ki çocuğumuz her davranışımızı aynen kopyalacak.

Sigara içen ebeveynleri olan bir çocuk ağzına sigara sürmezken, tam tersi hiç sigara içmeyen ebeveynleri olan bir çocuk da sigara içiyor olabilir.

Eline kitap almayan bir ailenin çocuğu kitap kurdu olurken, kitap sevgisi yoğun olan bir ailenin çocuğu kitaba karşı ilgi göstermeyebilir.

Biz ıspanak yiyoruz diye illa çocuğumuz da bizi görüp severek yiyecek diye bir garanti yok.

Bir insanın davranışını hiçbir zaman tek sebeple açıklayamayız. Dolayısıyla çok uçlara çekerek bu bilgiyi sorgulamamak lazım ama genel olarak bu konuda bir farkındalığa sahip olmak bana göre faydalı.

Mesela çocuklarımızla bir çatışma anında öfkemizi kontrol edemeyip onlara bağırıyorsak, sert hareketlerde bulunuyorsak ya çocuk korkudan kilitlenecek ve sinecek ya da ayna nöronlar devreye girerek aynı şekilde o da öfke ve sertlikle karşılık verecek.

Veya tam tersi çocuğumuz ne kadar öfkeli olursa olsun, bizim o andaki sakinliğimiz belki ona da yansıyacak ve çok daha kısa bir sürede sakinleşebilecek.

Belki hemen olmayacak, ama zaman içinde tekrar tekrar bu sakinliği hissettikçe ve algıladıkça büyük ihtimalle artık içselleştirmeye başlayabilecek.

Kızgınlık duygusunun normal olduğunu, herkesin bu duyguyu hissedebildiğini ama aynı zamanda bu duygunun hissedildiği noktada etrafa ve başkalarına zarar vermek yerine, kendimizi sakinleştirme becerimizin de varolabildiğini görebilecek.

Diğer yetişkinlerle olan ilişkilerimizde de bu ayna nöron mevzusu yok mu?

Hani eşiniz veya çevrenizdeki biri stresli, gergin hissediyorsa biz de kendimizi öyle hissetmez miyiz birden?

Hatta bazen üzerimize bile alırız “acaba ben yanlış birşey mi yaptım, benimle mi ilgili” diye. Onların duygusu direkt bize geçer.

Burada sorun bu duyguları hissetmek değil, bunlar normal, hayatın parçası olan zaman zaman da hissedilmesi gerekli duygular, diğer taraftan bu duyguların etrafımızdaki insanlar tarafından nasıl algılandığı konusunda bir farkındalığa sahip olmak, duygu dünyamızı ve ilişkilerimizi daha sağlıklı bir şekilde yönetmemizde bize yardımcı olabilir.

İşte ayna nöronlar, çocuklarımızın ve bizim duygu dünyamızda bu kadar etkili.

Ama tabii ki çocuklarımızın gelişimi söz konusu olduğunca ayrı bir önem kazanıyor çocuğumuzun beyninde olan bitenler konusunda fikir sahibi olmak ve bizim onun beyin gelişimi üzerindeki etkimiz.

Şunu özellikle vurgulamak istiyorum;

Buradaki amacım üzerimizde hali hazırda hissettiğimiz sorumluluk duygusunu daha da ağırlaştırmak değil.

Ben de anneyim, bu duyguyu çok iyi biliyorum, üzerimde gereğinden fazla ebeveyn olarak ek sorumluluk ve baskı duygusu hissetmek istemiyorum, zaten ebeveynliğin doğasında yeterince var.

Diğer taraftan da üzerimizde stres yaratmasına müsade etmeden bu tip konulardaki farkındalığın her zaman faydalı olduğuna inanıyorum çünkü çocuklarımıza iyi örnek olacağız diye zaten mükemmel olmamız gerekmiyor, tam tersi onlara karşı kusursuz ve mükemmel görünmeye çalıştıkça aslında özgüvenlerini yıkıyoruz farkında olmadan çünkü onlar da kendilerinin mükemmel olmadığını biliyorlar ve karşılarında da yine mükemmel olmayan ama elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan “normal”ebeveynler görünce kendileriyle ilgili pozitif düşünceleri ve özgüvenleri artıyor.

Ama bu demek değil ki, kendimizi geliştirebileceğimiz bir alan varsa “elimden gelen bu kadar” deyip çaba sarfetmeyelim.

“Yeterli ebeveynlik” yaklaşımı bence de harika, sadece kendimize karşı dürüst olup önemli konularda bunun arkasına sığınmamak lazım, yoksa aynı sorunlar içinde dönüp dolaşıp yerimizde sayıyoruz.

İşin özeti şudur ki çocuklarımızın gelişimi ve davranışları üzerinde biz ebeveynlerin davranışlarının ve duygularının tartışılmaz çok büyük etkisi var.

Bu etkide de elimizden geldiğince ne kadar pozitif olursak, mutlu, özgüvenli ve uyumlu çocuklar yetiştirme ihtimalimiz o kadar artıyor.

Çocuğunuzun Olmasını İstediğiniz Yetişkin misiniz? yazımda bu konudan yine farklı bakış açıları ile bahsetmiştim, okumadıysanız ilginizi çekebilir.

Sevgilerimle

Ahu